Yüzyıllar boyunca ilim yayan büyük düşünürlerinden biri olan Hacı Bektaş Veli’ye de yurt olmuş Öğretisi ise Anadolu dışında Balkanlardan Ortadoğu’ya kadar yayılmış.
13. Yüzyılda temeli hoşgörü olan, Allah, kul ve kainat sevgisiyle yoğrulmuş bu öğretilerin, 1948’de yayınlanan Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Bildirisi’yle neredeyse birebir örtüştüğü görülmüş.
Hacı Bektaş Veli Türbesi sadece tarihsel bir yapı olarak değil, aynı zamanda etkisini günümüzde bile sürdüren Bektaşiliğin dünyaya yayılmaya başladığı merkez olması açısından da önem taşıyor.
Türbe, dünyada da benimsenen bu inancın sembolleriyle şekillenmiş mimari tasarımıyla Unesco Dünya Mirasları Listesi’ne aday gösterilmiş.
Türklerin Anadolu’ya yayılımında büyük etkisi olan Hacı Bektaş Veli, bölgeye 13. yüzyılda Horasan’dan gelmiş.
1071 Malazgirt Savaşı ile bölgede etkili olan Selçuklular ne Hristiyan ne de Ermenilerin inancına karşı çıkmayan, hatta kiliseleri yaptıkları yardımlarla kalkındıran bir yönetim sergilemiş.
Hacı Bektaş Veli Türbesi sadece ebedi istirahatgah değil, aynı zamanda bir ‘Pir Evi’ ve diğer pirlerin hikayeleriyle de bezenmiş farklı yapılar ile 3 ana bölüme ayrılmış.Dergahın ve türbenin içinde bulunduğu külliye 1964 yılında müzeye dönüştürülmüş.
1. avlu (Nadar Avlusu)
2. avlu (Dergah Avlusu)
3. avlu (Hazret Avlusu)
Etrafına konumlanmış yapılarla çevrilmiş. Bu yapılardan her biri ise Pir Evi’nin ihtiyaçlarına göre ‘ocak’ gibi teşkilatlandırılarak ‘at evi’, ‘ekmek evi’, mihman evi gibi farklı birimlere ayrılmış. Birimlerin başlarında bir baba (ekmek evi babası, at evi babası vb.) ve maiyetinde ‘canlar’ diye anılan dervişler bulunurmuş. Birimlerin başında bulunan babalar ise Pir Evi’ndeki Dede Baba’nın maiyetine tabiymiş.
Avlu (Nadar Avlusu)
Hacı Bektaş Veli Türbesi’nin güneyinde yer alan 1. avlu ‘Altın Avlu’ anlamına gelen Nadar Avlusu. Büyük bir bahçe gibi görünen bu avluya Osmanlı mimarisi tarzında yapılmış Çatal Kapı’dan giriliyor. Kapının üzerinde ‘Burası aşıkların kabesidir. Eksik gelen tamam olur’ yazan bir kitabe bulunmaktadır.
Yanında bir de güvercinlik bulunan bu kapıdan girildiğinde görülen yapılar gelen yolcuları ağırlamak ve ihtiyaçlarını karşılamak üzere yapılmış. Kerpiç tuğla, moloz taşlarla örülmüş duvarları ve ahşap çatılarıyla bu basit mimari günümüze kadar gelemese de hepsi ayrı bir fonksiyon için hizmet vermiş.
Çatal Kapı’nın batısına düşen yapı misafirlerin ağırlandığı Mihman Evi, doğusundaki yapı ahırlardan oluşan At Evi, 2. avludaki kilere bağlı Aş Evi ve Ekmek Evi denilen fırın da Nadar Avlusu’nda konuşlanmış.
Nadar Avlusu’nda en dikkat çeken yapılardan biri de Feyzi Baba Çeşmesi olarak da anılan Üçler Çeşmesi. Renkli taşlarıyla göze çarpan çeşmenin üzerinde ise Arapça kitabeyle birlikte bir de altıgen yıldız şeklindeki Mühr-ü Süleyman motifi bulunmakta. Mühr-ü Süleyman motifi Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde kılıçlarda, sancaklarda, mezar taşlarında kullanılmakta olup, gücü, bereketi simgelermiş.
Nadar Avlusu’nun içinde gezerken Hacı Bektaş Veli ve diğer dervişlere ait derin düşüncelere daldıran güzel satırlar ile de karşılaşacak, kuzeyindeki kırmızı kesme taşlarla yapılmış duvarda bulunan Üçler kapısından Dergah (Meydan) Avlusu’na geçeceksiniz.
Avlu (Dergah Avlusu)
Avluda ilk göze çarpan, üzerindeki yazıttan 1906-1908 yılları arasında Beyrut Valisi’nin eşi tarafından yapıldığı anlaşılan kare havuz. Üçler Kapısı’na bakan havuz duvarında üçgen bir alınlık ve üzerinde 12 dilime ayrılmış Hüseyni Tacı ile 12 mısralı bir kitabe bulunuyor.
Ayrıca Dergah Avlusu’nda ayakları kesme taşlara oturtulmuş 15 adet kemer de göreceksiniz.
Dergah Avlusu’ndaki diğer yapılar ise Aslanlı Çeşme, Camii, Dergah, Kiler, Meydan Evi, Aş Evi, Mihman Evi ile Dedebaba Köşkleri. Aslanlı Çeşme’ye adını veren Aslan heykeli İskenderiye mermerinden yapılmış ve 1850 yıllarında dergaha getirilip çeşmeye dönüştürülmüş. Hacı Bektaş Veli Türbesi’ni ziyaret eden herkesin bu çeşmenin suyundan içmeden gitmediğini de özellikle belirtelim.
Aslanlı Çeşme’nin hemen önünde göreceğiniz mezarın ise kahve yaparken gürültü yaptığını ve dergahın sükûnetini bozduğunu düşünen ‘Kahveci Baba’ adında bir dervişe ait olduğu sanılıyor.
Rivayete göre mezarının böyle ayakaltı bir yerde olmasını da kendisi vasiyet etmiş. 2. avlunun en önemli yapılarından biri de Aş Evi. Aş Evi’nin ortasında yer alan kara kazan yeniçeriler için kutsalmış.
Aş Evi’nin karşısında ise Meydan Evi bulunuyor. Meydan Evi’nin oturmak için serilmiş postları yine 12 imamı, tavanı ise 7 kat gökyüzünü temsil ediyor. Burası eskiden Bektaşi yoluna girenlerin kabul törenlerinin yapıldığı evmiş.
Hacı Bektaş Veli Türbesi’nin en dikkat çeken özelliğinden biri olan alçak kapılar Meydan Evi’nde de görülüyor. Kapıların eğilmeden geçilemeyecek kadar alçak yapılmasının anlamı başın eğilerek tevazu gösterilmesi.
Giderken de kapıdan odaya sırtını dönmeden çıkılıyormuş.