Hacı Bektaş-Veli Dergahı Gezimiz

Hacı Bektaş-Veli Dergahı Gezimiz

Alevi kültür dernekleri bursa şubesi 19 Mayıs 20 Mayıs tarihleri arasında Hacı Bektaş Veli Dergahına inanç gezisi düzenledi. Alevi toplumunda maneviyatı güçlü yerlerden biri olan Hacı Bektaş Veli Türbesi’ne her yıl ziyaretler gerçekleşmektedir.

Yüzyıllar boyunca ilim yayan  büyük düşünürlerinden biri olan Hacı Bektaş Veli’ye de yurt olmuş Öğretisi ise Anadolu dışında Balkanlardan Ortadoğu’ya kadar yayılmış.

13. Yüzyılda temeli hoşgörü olan, Allah, kul ve kainat sevgisiyle yoğrulmuş bu öğretilerin, 1948’de yayınlanan Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Bildirisi’yle neredeyse birebir örtüştüğü görülmüş.

Hacı Bektaş Veli Türbesi sadece tarihsel bir yapı olarak değil, aynı zamanda etkisini günümüzde bile sürdüren Bektaşiliğin dünyaya yayılmaya başladığı merkez olması açısından da önem taşıyor.

Türbe, dünyada da benimsenen bu inancın sembolleriyle şekillenmiş mimari tasarımıyla Unesco Dünya Mirasları Listesi’ne aday gösterilmiş.

Türklerin Anadolu’ya yayılımında büyük etkisi olan Hacı Bektaş Veli, bölgeye 13. yüzyılda Horasan’dan gelmiş.

1071 Malazgirt Savaşı ile bölgede etkili olan Selçuklular ne Hristiyan ne de Ermenilerin inancına karşı çıkmayan, hatta kiliseleri yaptıkları yardımlarla kalkındıran bir yönetim sergilemiş.

 

Hacı Bektaş Veli Türbesi sadece ebedi istirahatgah değil, aynı zamanda bir ‘Pir Evi’ ve diğer pirlerin hikayeleriyle de bezenmiş farklı yapılar ile 3 ana bölüme ayrılmış.Dergahın ve türbenin içinde bulunduğu külliye 1964 yılında müzeye dönüştürülmüş.

1. avlu (Nadar Avlusu)

2. avlu (Dergah Avlusu)

3. avlu (Hazret Avlusu)

Etrafına konumlanmış yapılarla çevrilmiş. Bu yapılardan her biri ise Pir Evi’nin ihtiyaçlarına göre ‘ocak’ gibi teşkilatlandırılarak ‘at evi’, ‘ekmek evi’, mihman evi gibi farklı birimlere ayrılmış. Birimlerin başlarında bir baba (ekmek evi babası, at evi babası vb.) ve maiyetinde ‘canlar’ diye anılan dervişler bulunurmuş. Birimlerin başında bulunan babalar ise Pir Evi’ndeki Dede Baba’nın maiyetine tabiymiş.

Avlu (Nadar Avlusu)

Hacı Bektaş Veli Türbesi’nin güneyinde yer alan 1. avlu ‘Altın Avlu’ anlamına gelen Nadar Avlusu. Büyük bir bahçe gibi görünen bu avluya Osmanlı mimarisi tarzında yapılmış Çatal Kapı’dan giriliyor. Kapının üzerinde ‘Burası aşıkların kabesidir. Eksik gelen tamam olur’ yazan bir kitabe bulunmaktadır.

Yanında bir de güvercinlik bulunan bu kapıdan girildiğinde görülen yapılar gelen yolcuları ağırlamak ve ihtiyaçlarını karşılamak üzere yapılmış. Kerpiç tuğla, moloz taşlarla örülmüş duvarları ve ahşap çatılarıyla bu basit mimari günümüze kadar gelemese de hepsi ayrı bir fonksiyon için hizmet vermiş.

Çatal Kapı’nın batısına düşen yapı misafirlerin ağırlandığı Mihman Evi, doğusundaki yapı ahırlardan oluşan At Evi, 2. avludaki kilere bağlı Aş Evi ve Ekmek Evi denilen fırın da Nadar Avlusu’nda konuşlanmış.

Nadar Avlusu’nda  en dikkat çeken yapılardan biri de Feyzi Baba Çeşmesi olarak da anılan Üçler Çeşmesi. Renkli taşlarıyla göze çarpan çeşmenin üzerinde ise Arapça kitabeyle birlikte bir de altıgen yıldız şeklindeki Mühr-ü Süleyman motifi bulunmakta.  Mühr-ü Süleyman motifi Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde kılıçlarda, sancaklarda, mezar taşlarında kullanılmakta olup, gücü, bereketi simgelermiş.

Nadar Avlusu’nun içinde gezerken Hacı Bektaş Veli ve diğer dervişlere ait derin düşüncelere daldıran güzel satırlar ile de karşılaşacak, kuzeyindeki kırmızı kesme taşlarla yapılmış duvarda bulunan Üçler kapısından Dergah (Meydan) Avlusu’na geçeceksiniz.

Avlu (Dergah Avlusu)

Avluda ilk göze çarpan, üzerindeki yazıttan 1906-1908 yılları arasında Beyrut Valisi’nin eşi tarafından yapıldığı anlaşılan kare havuz. Üçler Kapısı’na bakan havuz duvarında üçgen bir alınlık ve üzerinde 12 dilime ayrılmış Hüseyni Tacı ile 12 mısralı bir kitabe bulunuyor.

Ayrıca Dergah Avlusu’nda ayakları kesme taşlara oturtulmuş 15 adet kemer de göreceksiniz.

Dergah Avlusu’ndaki diğer yapılar ise Aslanlı Çeşme, Camii, Dergah, Kiler, Meydan Evi, Aş Evi, Mihman Evi ile Dedebaba Köşkleri. Aslanlı Çeşme’ye adını veren Aslan heykeli İskenderiye mermerinden yapılmış ve 1850 yıllarında dergaha getirilip çeşmeye dönüştürülmüş. Hacı Bektaş Veli Türbesi’ni ziyaret eden herkesin bu çeşmenin suyundan içmeden gitmediğini de özellikle belirtelim.

 

Aslanlı Çeşme’nin hemen önünde göreceğiniz mezarın ise kahve yaparken gürültü yaptığını ve dergahın sükûnetini bozduğunu düşünen ‘Kahveci Baba’ adında bir dervişe ait olduğu sanılıyor.

Rivayete göre mezarının böyle ayakaltı bir yerde olmasını da kendisi vasiyet etmiş. 2. avlunun en önemli yapılarından biri de Aş Evi. Aş Evi’nin ortasında yer alan kara kazan yeniçeriler için kutsalmış.

Aş Evi’nin karşısında ise Meydan Evi bulunuyor. Meydan Evi’nin oturmak için serilmiş postları yine 12 imamı, tavanı ise 7 kat gökyüzünü temsil ediyor.  Burası eskiden Bektaşi yoluna girenlerin kabul törenlerinin yapıldığı evmiş.

Hacı Bektaş Veli Türbesi’nin en dikkat çeken özelliğinden biri olan alçak kapılar Meydan Evi’nde de görülüyor. Kapıların eğilmeden geçilemeyecek kadar alçak yapılmasının anlamı başın eğilerek tevazu gösterilmesi.

Giderken de kapıdan odaya sırtını dönmeden çıkılıyormuş.

Avlu (Hazret Avlusu)

2. avludan 3. avluya geçiş çift kanatlı Altılar Kapısı’ndan yapılıyor. Kapıdan girişte 1919 yılında dergaha geldiğinde dinlendiği mekanda bir Atatürk rölyefi karşılıyor sizi.

Girişin tam karşısında ise Hacı Bektaş Veli Türbesi, doğusunda Balım Sultan Türbesi ve dergah çalışanlarının mezarları bulunmakta. Kızılca Halvet de dahil edildiğinde Bu bölüm sekizgen külliyenin çekirdeğini oluşturuyor.

Hazret Avlusu’nun doğusundaki yapılardan piramit külahlı Balım Sultan Türbesi’ne, önünde üç kemer olan üstü kapalı bir girişten giriliyor. Girişin hemen ardından dikdörtgen küçük bir odaya sonra da kare planlı türbeye giriliyor.

Türbenin içinde güvercin ve ejder figürlerinin olduğu büyükçe bir şamdan bulunuyor. Türbenin kuzeydeki kenarında bulunan mezar ise Balım Sultan’ın ölümüyle yerine geçtiği öne sürülen Kalender Çelebi’ye ait. Kalender Çelebi’nin Balım Sultan’ın oğlu veya torunu olduğu söyleniyor.

Balım Sultan Hacı Bektaş Veli’den sonra Bektaşiliğin en önemli ikinci ismi. Tarikatın bağımsızlaşmasında ve yaygınlaşmasında çok büyük etkisi olmuş. 2. Pir olarak anılan Balım Sultan dergah içinde ‘evlenmeme’ kuralını koyarak ‘Mücerret Dervişlik’ sistemini kurmuş. Türbesinin önünde bulunan asırlık karadut ağacı ise Hacı Bektaş Veli’ye gölge ettiği düşünülen ağaç olduğu için kutsal bir yere sahip.

Hazret Avlusu’ndaki Hacı Bektaş Veli Türbesi yani Pir Evi’ne, Ak Kapı denilen mermer taştan yapılmış bir kapıdan giriliyor. Yalnız şunu da hatırlatalım ki, Hacı Bektaş Veli Türbesi’nde ‘Gök Eşik’ de denilen kapı eşiklerine basmadan geçiliyor.

Çünkü türbeyi yapan kişi bu kapı eşiklerinden birinin altında yatıyor. Bu kişi çatıda çalışırken kayıp düşen, düşerken de ‘Yetiş ya mübarek Pir’ diye bağırdığında yere pamuklara düşermiş gibi inen Yanko Medyan. Bu olaydan sonra Pir’in yoluna girdiği, Pir’i görmeye gelenlerin çiğneyeceği yere, kapısının eşiğine gömülmeyi vasiyet ettiği söyleniyor.

Kapıdan girdiğinizde ortada Hacı Bektaş Veli’nin sandukasını, sağ tarafınızda ise çilehaneyi göreceksiniz.

 

‘Kızılca Halvet’ denilen Çilehane Allah’la yakınlaştıran, dua edilen 2 x 3 metrelik hücre biçiminde bir oda. Bu loş ve karanlık oda sadece duvarının oldukça yükseğinde bulunan küçük bir pencereden ışık alıyor. Bu oda Hacı Bektaş Veli’nin 40 gün 40 gece kapanıp ibadete durduğu en eski külliye yapısı olarak biliniyor.

Sadece bir şamdan ya da kandil koymak için ufak bir nişi olan ve başka eşya barındırmayan çilehaneye yemek ve su da kapıdan verilirmiş.

Çilehaneden sonra  Kırklar Kapısı’ndan geçip, genişçe bir salon gibi görünen Kırklar Meydanı’na ulaşıyorsunuz. Eskiden burada dervişlere eğitim verilirmiş. Bu salonun kalem motifleriyle kaplanmış duvarları ve ahşap süslemelerle oturtulmuş tavanı oldukça etkileyici.

Tabaklanmış ceylan derisi üzerine Hz. Ali’nin yazdığına inanılan Kuran-ı Kerim’den bir parça, Kırkbudak Şamdanı, Hacı Bektaş Veli’nin sandukasının orijinal gümüş kapısı da Kırklar Meydanı’nda bulunuyor. Ayrıca Güvenç Abdal ve ailesinin birbirine bitişik 3 sandukası ve diğer erenlerin mezarlarını da yine bu bölümde göreceksiniz.

Güvenç Abdal aslında bir şairdir ve gerçek adı da Genç Abdal’dır. Hacı Bektaş Veli kendisine çok güvendiği ve ‘güvencim’ dediği için Güvenç Abdal olarak anılmaktadır. Hatta anlatılanlara göre öylesine güvenmiş ki Horasan’a önemli bir alacağını tahsil etmesi için onu yollamış.

Güvenç Abdal borcu aldıktan sonra hemen geri dönmemiş, dünyanın en güzel kadınını görmek için emanetin bir kısmını harcayıvermiş. Bu dünya güzeli kadın da Güvenç Abdal’a aşık olunca Pir’in yanına beraber gidip evlenmişler.

Bağlılığı, sadakati kısacası güveni simgeleyen Genç Abdal’ın kerametini anlatan birçok rivayet var. Güven kelimesinin Güvenç Abdal’dan dilimize girdiği de söylenenler arasında. Hacı Bektaş Veli Türbesi’nin kızlar kümbeti de denilen Güvenç Abdal, eşi ve hizmetçisinin yattığı sandukalar külliyeye sonradan eklenmiş.

 

 

Delikli Taş (Çilehane)

Hacı Bektaş’ın 3 km. doğusuna düşen Delikli Taş Mağarası meyilli bir tepede yer alıyor. Mağara günahtan arınma mabedi gibi özel bir anlama sahip olduğundan Hacı Bektaş Veli Türbesi’ne gelenler buraya uğramadan geçmiyor desek yeridir.

Öyle ki; Hacı Bektaş Veli’nin sıklıkla halvete kaldığı bu mağaranın girişi bir insanın rahatlıkla geçebileceği genişlikteyken, inanışa göre dışarı çıkarken darlaşan bir yerinden geçebilmek için günahsız olmak gerekiyor.

İçinden geçerken yardım alınmayan bu deliği Vilayetname’de yazılana göre ziyarete gelen erenlerin içerisini karanlık bulup yakınması üzerine Hacı Bektaş Veli yumruğuyla açmış. Kutsallığından dolayı delikten geçemeyenler sadece adakta bulunarak delikten geçebileceklerine inanıp, adak kurbanlarını burada kesiyorlar.

Ama Delikli Taş’ın ritüelleri bununla da sınırlı değil. Hacı Bektaş Veli heykeline taş yerleştirip dilek dileyenler, dileklerinin kabul olacağına inanıyor. Sonrasında boş araziye çıkıp üst üste 3 veya 5 taş koyup yine dilek diliyor ve dua ediyorlar.

 

Tepenin üzerinde bulunan ve yine kutsal sayılan Minder ve Kulunç Kaya da isimlerini şekillerinden almış. Minder Kaya’da Hacı Bektaş Veli’nin oturup dinlendiği, Kulunç Kaya’da ise sırt ağrılarına iyi gelen bir tılsım olduğuna inanılıyor.

Delikli Taş’ın bulunduğu tepeye yakın kemerli çeşme ise Zemzem Çeşmesi olarak anılıyor. Bu çeşmenin suyunun birçok hastalığa şifa olduğu söylendiğinden ziyarete gelenler kana kana suyundan içiyor.

Tel örgülerle koruma altına alınmış Delikli Taş’ın girişinde oluşturulmuş Ozanlar Yolu’nda Alevi – Bektaşi birçok ozanın heykelleriyle karşılaşıyorsunuz. Yolun sonunda ise 2 Temmuz 1993’de yakılan Sivas Madımak Otel’in anısına yapılmış Ozanlar Anıtı ile yakın tarihe kısa bir yolculuk yapıyorsunuz. Anfi tiyatro önünde bulunan İnsanlık Anıtı, İz Bırakan Aydınlar mezarlığı da Delikli Taş’a geldiğinizde kapılacağınız duygu selinin bir parçası.

 

 

Yaşarken de, öldüğünde de insanlığa öğretileriyle ışık tutan Hacı Bektaş Veli’nin birçok sözüyle bezenmiş külliyede yer yer derin düşüncelere dalacak, büyük dersler bulacaksınız. Her yeri ayrı bir önem taşıyan bu coğrafyayı sindirerek gezmeniz dileğiyle…

kaynak:uysalhaber

Etiketler